İçeriğe geç

Gözü pek olmak ne demek ?

“Gözü pek olmak” ne demek? Cesaretin toplumsal kökenleri, cinsiyet rolleri ve kültürel anlamları

Bir sosyolog olarak, insanların neden bazı durumlarda geri çekilip bazı anlarda öne atıldığını sık sık düşünürüm. Cesaretin yalnızca bireysel bir özellik değil, toplumsal olarak inşa edilen bir davranış biçimi olduğunu fark etmek, bu sorgulamanın en ilginç yönlerinden biridir. “Gözü pek olmak” ifadesi, dilimizde çoğu zaman hayranlıkla kullanılır — korkusuz, atılgan, kararlı insanları tanımlamak için. Ama bu deyim, sadece kişisel bir karakter özelliğini değil, aynı zamanda bir toplumsal onay mekanizmasını da içinde barındırır.

Deyimin anlamı ve kültürel bağlamı

Gözü pek olmak, sözlük anlamıyla “tehlikeler karşısında çekinmeden davranmak, cesur olmak” demektir. Ancak bu kelimenin sosyolojik derinliğini anlamak için, hangi davranışların cesur sayıldığına ve kimlerin cesaret göstermesine izin verildiğine bakmak gerekir. Cesaret, kültürden kültüre değişen bir değerdir; bir toplumda kahramanlık olarak görülen eylem, başka bir kültürde sınır ihlali olarak algılanabilir. Dolayısıyla “gözü peklik”, sadece bir bireysel duruş değil, toplumsal normlarla çevrelenmiş bir kültürel performanstır.

Toplumsal normlar ve cesaretin sınırları

Toplumlar bireylerden yalnızca belirli biçimlerde cesaret göstermelerini bekler. Örneğin ataerkil yapılarda erkek cesareti; savaşmak, risk almak, korumak ve kazanmakla tanımlanır. Kadın cesareti ise çoğu zaman dayanma, katlanma ve ilişkiyi sürdürme becerisiyle ölçülür. Bu durum, “gözü pek” olmanın cinsiyetlendirilmiş bir kavram hâline gelmesine neden olur.

Bir erkek, işini bırakıp kendi girişimini kurduğunda toplum onu “gözü pek” olarak över. Aynı şeyi bir kadın yaptığında ise “riskli” ya da “aşırı cesur” olarak etiketlenebilir. Çünkü kadınların cesareti, çoğu kültürde ilişkisel alanla —yani aile, topluluk, bakım ve duygusal bağlarla— sınırlandırılmıştır. Oysa erkeklerin cesareti, yapısal alanla —iş, siyaset, ekonomi, savaş— ilişkilendirilir. Bu fark, cesaretin kendisinden çok, toplumun cesareti nasıl tanımladığıyla ilgilidir.

Erkeklerin yapısal cesareti: İşlev ve iktidar

Modern toplumlarda erkek cesareti genellikle yapısal işlevlerle ilişkilidir. Erkeklerden, sistemin içinde risk alarak toplumsal ilerlemeyi sağlamaları beklenir. İş dünyasında, siyasette veya askerlikte gözü pek olmak, erkeğin kimliğini güçlendiren bir değer olarak öne çıkar. “Adam gibi adam” tanımı, tam da bu yapısal cesareti meşrulaştırır. Erkek, sistemin motorudur; cesaret, onun performansını ölçen bir araçtır.

Ancak bu yapısal cesaret biçimi, erkeği çoğu zaman duygusal körleşmeye de iter. “Korkma, erkek ol” öğüdü, aslında duyguların bastırılmasını, yani insanî bir kısmın susturulmasını öğütler. Böylece gözü peklik, sadece bir güç göstergesi değil, aynı zamanda duygusal izolasyonun simgesi haline gelir. Sosyolojik açıdan bu, cesaretin bedelinin duygusal yoksullaşma olabileceğini gösterir.

Kadınların ilişkisel cesareti: Dayanma ve dönüşüm

Kadınların cesareti ise tarih boyunca ilişkisel bağlar üzerinden tanımlanmıştır. Anne olmak, aileyi ayakta tutmak, krizlerde duygusal dayanıklılık göstermek; tüm bunlar kadın cesaretinin toplum tarafından onaylanan biçimleridir. Kadın “gözü pek” olduğunda, genellikle empati kurabilen, dirençli ve dönüştürücü bir figür olarak tasvir edilir. Bu yüzden feminist kuramlar, “gözü pek kadın”ın sadece tehlikeye atılan değil, aynı zamanda başkalarını koruyan bir özne olduğunu vurgular.

Ancak toplumsal pratikte kadınların gözü pekliği genellikle “uyumsuzluk” olarak damgalanır. Kamusal alanda yüksek sesle konuşan, kuralları sorgulayan kadın, “fazla ileri” görülür. Oysa aynı davranış bir erkekten geldiğinde “cesur” olarak yorumlanır. Bu ikili standart, cesaretin toplumsal cinsiyet kodlarına göre şekillendiğini gösterir.

Kültürel pratikler: Gözü pekliğin sınırları nasıl çiziliyor?

Kültür, bireylerin hangi davranışlarını ödüllendirip hangilerini cezalandıracağını belirler. Örneğin Türk kültüründe gözü peklik, köyden kente göç hikâyelerinde ya da girişimcilik anlatılarında sıkça övülür. Ancak aynı kültür, aşırı atılganlık veya başkaldırıyı “küstahlık” olarak nitelendirebilir. Bu durum, gözü pekliğin sınırlı bir özgürlük alanı içinde teşvik edildiğini gösterir. Cesaret, belli bir noktaya kadar kutsanır; o noktadan sonra “itaatsizlik” sayılır.

Dolayısıyla “gözü pek olmak”, hem bireysel bir karakter özelliği hem de kültürel bir müzakere alanıdır. Her toplum, kendi düzenini korumak için gözü pekliği sınırlar, ama aynı zamanda yenilik ve değişim için ona ihtiyaç duyar. Bu paradoks, cesaretin sosyolojik önemini açıklar: gözü pek insanlar toplumun sınırlarını zorlar, ama o sınırların içinde yaşamak zorundadırlar.

Sonuç: Cesaretin toplumsal haritası

“Gözü pek olmak”, aslında toplumun bireye açtığı bir meydan okumadır. Bir yandan bireyin özgürleşme arzusunu, diğer yandan toplumun düzen arayışını yansıtır. Kadın ve erkek cesareti farklı biçimlerde ortaya çıksa da her ikisi de toplumsal normlarla örülüdür. Belki de asıl cesaret, bu normları fark edip onları dönüştürmeye cesaret etmektir.

Şimdi soru şu: Bizim toplumumuzda “gözü pek” kime deniyor? Ve siz, kendi yaşamınızda hangi sınırları aşmaya cesaret ettiniz?

Kaynakça

  • Connell, R. W. (2005). Masculinities. University of California Press.
  • Butler, J. (1990). Gender Trouble: Feminism and the Subversion of Identity. Routledge.
  • Bourdieu, P. (1998). La domination masculine. Seuil.
  • Türk Dil Kurumu, “Gözü pek olmak” deyimi, Güncel Türkçe Sözlük.
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://elexbett.net/prop money